Kardeşlerim!
İslâm nurunun Mekke topraklarını yeni aydınlatmaya başladığı günlerdi. Peygamberimiz (s.a.s), Beytullah’ın yanındaki Safâ tepesine çıktı ve Mekkelilere şöyle seslendi: “ ‘Şu vadinin arkasında size saldırmak üzere bekleyen bir ordu var.’ desem bana inanır mısınız?” Mekkeliler hep bir ağızdan, “Evet, inanırız. Zira biz senin yalan söylediğini hiç işitmedik.” diye karşılık verdiler. Bunun üzerine Rahmet Elçisi, “Ben sizi elîm bir azaba karşı uyarıyorum.” diyerek Mekkeliler nezdinde bütün insanlığı Allah’a kul olmaya, tevhid inancını benimsemeye çağırdı.
Kardeşlerim!
Hz. Âdem’den hz. Musa’ya ve İsa’ya, nihayet son Peygamber Hz. Muhammed’e kadar bütün Peygamberlerin bu çağrısında sadece Allah’a iman ve kulluk vardır. Bu çağrıda bir tek Allah’ın huzurunda eğilmek, eğildikçe de yücelmek vardır. Bu çağrıda Allah’tan başkasına kul köle olmayarak gerçek özgürlüğe ulaşmak vardır. Bu çağrıda hak, hakikat ve hakkaniyet vardır. Bu çağrıda şirk ve nifaktan, küfür ve isyandan, fitne ve fesattan, hile ve tuzaktan, yalan ve aldatmadan uzak durmak vardır.
Aziz Müminler!
Yüce Rabbimiz hutbemizin başında okuduğum âyet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “Onlara, dini Allah’a has kılan ve hakka yönelen kimseler olarak sadece O’na kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emredilmişti. İşte dosdoğru din budur.”
Kardeşlerim!
İnsanlık tarihi, nefsini, heva ve heveslerini ilahlaştıran nice zalimlere ibretle şahit olmuştur. Tarih boyunca kula kullukla, fani şahsiyetlere kölelikle tüketilen nice beyhude ömürler vardır. İnsanlık onur ve haysiyetini ayaklar altına alan, hak ve hakikat karşısında kör, sağır ve dilsiz kesilen nice gafil zihinler, taşlaşmış kalpler vardır.
Oysa Fatiha suresinde İslam’ın kulluk anlayışı bizlere açıkça takdim edilmiştir. Bizler bu sureyi her gün beş vakit namazımızda okur ve Rabbimize olan iman ve kulluk ahdimizi tekrarlarız. “Rabbimiz! Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet.” diye dua ederiz. Şüphesiz ki bu doğru yol, Kur’an’ın ve Resûlullah’ın yoludur. Peygamberimiz (s.a.s), “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır. Rehberliğin en güzeli Muhammed’in rehberliğidir.” hadisiyle bu yolu bizlere beyan etmiştir. Bu yol, insanlığa örnek kılınmış İslam ümmetinin on dört asırdır takip ettiği ana yoldur.
Kıymetli Kardeşlerim!
Bu bereketli yolun yolcuları olan bizler, Müslüman kimliğimizi ve şahsiyetimizi doğru inşa etmeliyiz. Kerim Kitabımızın ve Peygamberimizin rehberliğini baş tacı etmeliyiz. Ebedi kurtuluşumuzun, sadece Allah’a, Allah’ın rızasına bağlı olduğunu tasdik ederiz. Bizlere kurtuluş beratı vaat edenleri, hakikatin sadece kendi elinde olduğunu iddia edenlere kulak asmayız. Varlığımızı, fânî şahsiyetlerin değil, Rabbimizin rızasına; geçici menfaat ve beklentilere değil, bâkî hakikatlere adarız.
Kardeşlerim!
Bu aydınlık yolun neferleri olarak bizler, cehalet, tefrika ve yakılmak istenen fitne-fesat ateşine karşı uyanık davranırız. Kendimizin, değerlerimizin, inancımızın farkında oluruz. Onları yozlaştıracak, anlamsız kılacak tutum ve davranışlardan kaçınırız. Bize Rabbimizin verdiği isim yeter: Müslümanız biz! Kur’an’dan başka bir Kitaba, Hz. Muhammed’den başka bir rehbere ihtiyacımız yoktur bizim! Aklımızı ve irademizi Allah’tan ve Hz. Muhammed’den başkasına teslim edemeyiz biz!
Kıymetli Kardeşlerim!
Geliniz, bu mübarek vakitte Rabbimize şöyle niyazda bulunalım:
Allah’ım! Bize imanı sevdir, kalplerimizi imanla süsle! Bizleri sana şükreden, seni zikreden, sana itaat eden, sadece sana kul olan, sana yönelip yakaranlardan eyle!
Allah’ım! Suret-i Haktan görünerek bu milletin arasına fitne ve fesat tohumları ekmek isteyen münafıklara, bozgunculara fırsat verme!
Bizi din ile, iman ile, Kur’an ile, Peygamber ile aldatanlardan ve aldananlardan eyleme Allah’ım!
Buhârî, Tefsîr, Şu’arâ, 2; Müslim, Îmân, 355.
Beyyine, 98/5.
Buhârî, Fedâilü ashâbi’n-nebî, 5.
Nesâî, Salâtü’l-îdeyn, 22.
Hazırlayan: Hollanda Diyanet Vakfı